Yılkı atı doğada özgürce dolaşan, yabani at anlamına geliyor. Dede Korkut Hikayeleri'ni incelediğimizde ‘yılkı’ kelimesinin at ve at sürüsünü ifade etmek için de kullanıldığını görebiliriz. Sanayinin gelişmesinden önce tarım, ulaşım ve savaş için kullanılan atlar geniş kullanım alanıyla insanların 'olmazsa olmazı' haline gelirken, toplumun gelişmesi ve büyümesinde büyük bir rol üstleniyor. Kullanım alanı oldukça geniş olan ve Anadolu insanıyla birlikte gelenekselleşen atlar, sakatlanıp yaşlandığında ya da sahipleri ekonomik sıkıntıya girip artık atlara besin sağlayamadığında 'yılkıya bırakılır', yani doğaya salınırmış. Ata yeniden ihtiyaç duyulması durumunda yılkıya bırakılan at, bırakıldığı bölgeden yeniden yakalanır ve sezonluk olarak kullanılırmış. Tabii ki aynı atın aylar, belki yıllar sonra yeniden bulunması her zaman mümkün olmadığı için, ihtiyaç sahibi kişinin bölgeye bırakılan başka bir yılkı atını yakalaması da yaygınmış. Böylece atlar sezondan sezona başka kişiler tarafından sahiplenilir ve ihtiyaca göre kullanılır, nihayetinde yeniden doğaya salınırmış. Yılkı atlarını Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde gözlemlemek mümkün, Kayseri’deki Erciyes Dağı, Manisa’daki Yunt Dağı, Karaman ve Nevşehir, yabani at sürüleriyle bilinen yerlerden bazıları. Doğa meraklılarının, turistlerin ve fotoğrafçıların ilgisini çeken yılkı atları aynı zamanda belgesel ve film yapımcılarının da dikkatinden kaçmıyor. Antalya'nın İbradı ilçesinde yer alan Eynif Ovası da yılkı atlarına ev sahipliği yapan yerlerden biri, ancak buradaki atları Türkiye'deki diğer yılkı atlarından ayıran bir özellik var; tarihleri. 90 bin dönümden oluşan Eynif Ovası yalnızca yılkı atlarına ev sahipliği yapmıyor, aynı zamanda Toroslarda yaşayan bu atların tarihle, tabiatla ve yörük insanıyla olan köklü geleneğini de taşıyor dağ eteklerinde…
Eynif Ovası'na 14 yıldır atlı safari turları düzenleyen Nazım Sunar, Manavgat'ın Gündoğdu mevkiisinde yer alan Ceylo Ranch at çiftliğinin sahibi, turizmci ve at sırtında doğa keşifçisi. Yaylacılık kültürünün içinde büyüyen Sunar, neredeyse 40 yıldır Eynif Ovası'nı ziyaret ediyor, yani bölgeyi avucunun içi gibi biliyor! Eynif Ovası'na yaptığım gezide bana röportaj vermeyi kabul eden ve yol boyunca rehberliğimi yapan Nazım Sunar, yılkı atlarının bölgeye geliş hikayesini şu sözlerle aktarıyor bizlere:
''Buradaki atların soyları Osmanlı Dönemi'ne dayanıyor. Ormana köyündeki genç erkekler yedi tapu karşılığında Sipahi Ocakları'na yazılıyor ve sefere çağırıldıklarında bölgeden ayrılarak savaşa gidiyorlar. O zamanlarda Osmanlı Devleti 'rahvan tipi' dediğimiz özel savaş atları yetiştiriyordu, sipahiler de bu atlar üzerinde savaşırdı. Seferler bittiğinde gençler memleketlerine bu atlarla döndüler. Çiftçilikle uğraşan yörükler atları evcilleştirip toprağı ekip biçmek için kullanmak istemişler, ancak atlar savaş atı olduğu için evcilleşememiş ve köylüye bir faydası dokunmamış. Bunun üzerine atlar Eynif Ovası'na salınmış, yani yılkıya bırakılmış.'' Rahvan atlarının Orta Asya'dan Anadolu'ya göçen Türkler tarafından getirildiğini ve safkan Türk atı olduğunu belirten Sunar, bu atların savaş stratejisi için kritik bir önem taşıdığına değiniyor: '' Rahvan atlarının en önemli özelliği onlara has olan yürüyüşleridir, adlarını da 'rahvan yürüyüşü' denen teknik yürüyüşlerinden alırlar zaten. Bu atlar ön ve arka taraftaki ayaklarını aynı anda basar, böylece üstündeki binici sarsılmadan, yorulmadan, beli dahi ağrımadan aralıksız 70 kilometre gidebilir.'' Biniciyi sarsmayan 'rahvan' yürüyüşün, savaş sırasında askerlere manevra kontrolü sağladığının altını çizen Sunar, bu atların İngiliz ve Arap atlarına göre çok daha dayanıklı olduğuna dikkat çekiyor. '' Rahvan atları Orta Asya kökenli olduğu için çetin kuraklıklara ve kıtlığa dayanıklıdır. Az su ve yem ile kilometrelerce yol gidebilir, zor yorulur ve hızlıdır. '' Bir kere Rahvan atına binen kişinin bir daha başka ata binmek istemeyeceğini söylen Sunar, Rahvan atlarının binişini ''Diğer atların binişi traktör gibi sarsıntılıyken bu atların binişi son model spor araba gibi sarsıntısız ve konforludur.'' sözleri ile ifade ediyor.
Bölgedeki rahvan atlarının çok değerli ve nadir bulunan bir ırk olduğunu ifade eden Nazım Sunar, bu atları koruyan kanunların varlığına da dikkat çekiyor:
'' Eskiden at üreticileri bu atları bölgeden kaçırır yarış atı yapardı, televizyonlarda izlerdik bu tarz haberleri. Çok şükür artık Eynif Ovası'ndaki atlar devlet tarafından kapsamlı bir koruma altında, hiçbir at üreticisi cesaret edip de bu atları kaçıramaz, çok ciddi cezaları var.'' Ovadaki atların küçük aile gruplarından, diğer bir adıyla öğreklerden oluşan bir sürü düzeninde yaşadığını belirten Sunar, her öğrekte yaklaşık olarak beş ila on arasında atın bulunduğuna değiniyor. Her ailenin başında alfalık görevini üstlenen 'aygır' dediğimiz yetişkin, erkek bir at var; kalan aile üyeleri dişilerden ve taylardan oluşuyor. Özellikle tayların doğumundan sonra bir arada gözlemlenmesi zor olan öğrekler, aile bütünlüğü konusunda oldukça katı bir düzene sahip. Bunun gibi dönemlerde öğrekler, yani aileler halinde dolaşan atlar, otlanırken bile aralarında mesafe bırakıyor ve başka öğreklerden uzak duruyor. Civarda yaklaşık olarak 800 ila 1000 yılkı atının olduğu bilinse de Sunar'a göre bu sayı çok daha fazla. '' Çeşitli kaynaklarda burada en fazla 1000 tane yılkı atının olduğu söyleniyor ama ben buna kesinlikle katılmıyorum. Yılın 12 ayı Eynif Ovası'na atlı safariye geliyorum kendi atlarımla. Bazenleri çadırla gelip kamp yapıyorum, günlerce bu dağ eteklerinde kaldığım, at sırtında gezdiğim zamanlar oldu. Zaman zaman aynı bölgede 1500'den fazla atı bir arada gördüm. Benim tahmini sayımıma göre burdaki atların sayısı 2000'in üzerinde. Kuraklıklıkta bu atların hepsi aynı bölgede toplanıyor çünkü buradaki su kaynaklarının yarısından fazlası kuruyor ve su bulunan yerlerin sayısı azalıyor. Dolayısıyla suyun ve gölge alanların bulunduğu bölgelere kaçıyorlar, işte böyle zamanlarda onları toplu olarak görme şansım oldu, deneyimlerime dayanarak bölgedeki atların sayısının 1000'den fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.''
Tolga Özgüven, Ormana köyünde alternatif turizm acentesi sahibi, 2012 yılında tarihi düğmeli evlerin turizme açılmasında büyük rol üstlenen Özgüven, bugün aynı özveriyi bölgedeki yılkı atlarının korunması ve dünyaya tanıtılması için gösteriyor. Tolga Özgüven ile gerçekleştirdiğim söyleşide Ormana halkının sipahi ocaklarına katılma hikayesinin detaylarını dinliyorum.
Eskiden Eynif Ovası'nın Ormana köyünün yaylası olduğunu ve bölgedeki tarımın ovada gerçekleştirildiği bilgisini veren Özgüven, tımarlı sipahiler sefere gittikten sonra ovadaki tarımı devam ettirecek insan gücünün kalmadığını belirtiyor. Bölgeyi ekip biçecek çiftçi arayışına giren köy ağaları Mersin'deki obalardan beş aileyi ücretli tarım işçisi olarak Eynif Ovası'na getiriyor. Bugün Eynif Ovası'nın üzerinde yer alan Başlar köyü, tımarlı sipahilerin yokluğunda bölgedeki tarımın devam etmesi için getirilen beş Mersinli aile tarafından kuruluyor. Özgüven'nin iddiasına göre asıl adı 'Beşler' olan köy, Cumhuriyet Dönemi'nde nüfus memurunun, Osmanlıcadaki 'e' harfini 'a' olarak okumasıyla, 'Başlar' köyü olarak geçiyor kayıtlara.
Antalya bölgesi her ne kadar deniz-kum-güneş üçlüsü ile tanınsa da, Eynif Ovası doğa, kültür ve spor turizmine ilgi duyan ziyaretçileri de ağırlıyor.
Mustafa Deniz, nam-ı diğer Yörük Kovboyu da bölgede atlı safari turları düzenleyen turizmcilerden biri. Teksas temalı at çiftliği ve kovboy filmlerini aratmayan atlı safari turlarıyla tanınan Deniz, lakabının hakkını fazlasıyla veriyor! Eynif Ovası'nda başlayan atlı safari rotasının Beyşehir'de son bulduğunu söylen Deniz, yolun yaklaşık olarak bir ila iki hafta sürdüğünü, konaklamanın ise çadırlarda yapıldığını söylüyor. Tura katılan ziyaretçilerin büyük çoğunluğu Almanlardan oluşuyor. Rotasını Selçuklu tüccarlarının geçtiği İpek yolunu takip ederek oluşturduğunu belirten Mustafa Deniz, molalarını yol üzerindeki tarihi hanların yakınlarında verdiklerini, bu şekilde tarihi anlatmak yerine 'yaşattığını' söylüyor. Felsefesini ''Geçmişimi unutmamak için çıktım yollara...'' diyerek ifade eden Yörük Kovboyuna göre turistlerin tur boyunca görmekten en çok keyif aldığı manzara Eynif Ovası'ndaki yılkı atları oluyor! Nazım Sunar da bölgeye atlı safari turları düzenleyen turizmcilerden biri. Çiftliğindeki atları araçlarla ovaya getiren Sunar’ın turu Eynif Ovasını kapsıyor. Tura katılmak için ön koşulun ileri seviyede binicilik deneyimi olduğunun altını çizen Sunar, ziyaretçilerinin çoğunluğunun Avrupalı olduğunu belirtiyor. Sabah altı sularında başlayan tur, akşam saatlerinde son buluyor. Tur boyunca evcil atların sırtında yılkı atlarıyla birlikte koşan ve Toroslar’ın doğasını olabilecek en pastoral şekilde deneyimleyen turistler, gülen yüzler ve unutulmaz anılarla ayrılıyor bölgeden.
Eynif Ovası'ndaki yılkı atları kıtalar arası göçlere, savaşlara ve geçen yüzlerce yıla rağmen hayatta kalmayı başarsa da, bugün daha önce hiç karşılamadığı bir tehdit ile mücadele ediyor: iklim krizi.
Bölgedeki kuraklığın son yıllarda arttığına dikkat çeken Nazım Sunar, yaz aylarında bölgedeki su kaynaklarının yarısından fazlasının kuruduğunu belirtiyor. Ovadaki ekosistem dengesizliğinin en büyük kanıtı olan çekirge istilaları, atların otlandığı mera alanlarını tahrip ediyor. Çekirge istilalarına karşı, ilaç gibi kimyasallar yerine, hindileri kullanarak biyolojik müdahalede bulunan bölge halkı, yılkı atlarını olabildiğince doğal yollar ile korumaya çalışıyor. 2021 yılındaki yaz yangınlarında yok olma tehlikesi ile burun buruna gelen yılkı atları, yanarak ölmekten kıl payı kurtuldu! Temmuz ayında başlayan Manavgat yangını yaklaşık olarak bir hafta sonra Eynif Ovası’nı çevreleyen Toros Dağları'na kadar ulaştı. İtfaiyenin karada ve havada yaptığı müdahalelere rağmen poyrazla yön değiştiren alevler bölge halkında ve basında büyük paniğe sebep oldu. Ovanın yakınındaki köy sakinleri atları korumak için sahada gönüllü olarak günlerce çalıştı. Mustafa Deniz ve Nazım Sunar'a göre atların yangından zarar görmeden kurtulmasını sağlayan iki şey vardı; dayanışma ve biraz da şans. Mustafa Deniz atların yangın ve deprem gibi felaketleri köpekler gibi önceden anladığını ileri sürüyor. Yangın yayılmadan önce ormanlık alanlardan uzaklaşarak Eynif Ovası’na sığınan atlar, sürüler halinde tek bir noktada toplanmayı başarmış. Bu şekilde at nüfusunda kayıp yaşanmasının önüne geçilerek atlar korunaklı bölgelere kolaylıkla tahliye edilmiş. Atların tahliye edildikleri bölgeden yem ve su bulmak amacıyla ayrılmasını önlemek için tonlarca yem ve su yardımı yapıldığını bildiren Nazım Sunar ''Hayatımda gördüğüm en güzel dayanışma örneklerinden biriydi. Kimisi yem kimisi su getirdi atlar için. Ben de kendi çiftliğimden kilolarca yem getirdim buraya. '' sözleri ile anlatıyor yangın günü yaşananları.
İtfaiye, belediye ve bölge halkının ortaklaşa çabalarıyla oluşturulan tampon bölge, alevlerin Eynif Ovası'na ulaşmasını engelledi. Özellikle yaz aylarında doğaya atılan cam atıklar bölge için büyük bir risk oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan felaketin tekrarlanmaması için bölgeye gelen ziyaretçilerin mangal ve sigaradan uzak durması, cam atıkları doğaya atmaması uygulanabilecek en temel pratiklerden bazıları. Eynif Ovası yangından korunsa da, çevre bölgelerde tahrip olan ağaçlar, yitip gitmiş bir ölünün ağıdı gibi çevreliyor ovayı... Kömür karasına boyanan ağaçlar, Yaşar Kemal'in Yanan Ormanlarda Elli Gün kitabından, ''Kurumuş ağaçta bir çocuk ölüsü yalnızlığı, hüznü vardır.'' satırlarını getiriyor aklıma.
Eynif Ovası'nı ve burada yaşayan yılkı atlarını araştırmak için çıktığım yolda Anadolu'da anlatılacak, ama şimdiye değin anlatılmamış nice hikayelerin olduğunu farkediyorum. Ovasında yaşayan hayvanınından, toprağında dikili duran ağacına kadar her canlının anlatacağı bir hikayesi var burada... Ankara'dan İbradı'ya yaptığım gezide kimi zaman araştırmacı gazeteci kimi zaman ise bir turist kimliğinde dinledim bu hikayeleri. İşte Eynif Ovası gezimin detayları:
Yüzyıllardır bu coğrafyanın insanı ve yaşantısıyla simgeselleşen atlar, bugün Eynif Ovası'nda tarihin şahitliğini yapıyor. Nadir bulunan bir tür olmasının yanında Türk binicilik kültürünün ve tarihinin elçiliğini yapan yılkı atları, her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Geçmişte göç ve savaşlarda insanın kadim dostu olan; bugün ise Eynif Ovası'nda emekliliğe ayrılan Rahvan atları tür devamlılığını korumaya devam ediyor. Ne var ki uzmanlar iklim krizi ile birlikte birlikte kuraklık ve yangınların artacağına, dolayısı ile doğal hayatın tehlikede olduğuna dikkat çekiyor. 2021 yılında yaşanan yangının yaraları hala taze, doğa kendini yenilemeye başlasa da bölgenin eski haline kavuşması yıllar alacak. Anadolu köylüsü kimi kesimlerce ''cahil'' olarak nitelendirilse de, bölge halkının coğrafya bilgisi, yaban hayatınına dair engin bilgisi ve iklim krizine karşı aldığı çevre dostu önlemler aksini kanıtlıyor. Yaşanan felaketlerde yılkı atları için seferber olan köylü, büyüklerinden miras kalan yörük öğretileri ile koruyor Eynif Ovası'nı. Bölge halkı ve yılkı atları arasındaki dostluk Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Bamsı Beyrek ve atı Dengiboz'un öyküsünü anımsatıyor:
Bamsı Beyrek 16 yıl zindana kapatılır, nihayetinde özgürlüğüne kavuştuğunda kendisini 16 yıl bekleyen atı Dengiboz ile karşılaşır ve atına seslenir: ''At demezem sana Kardaş direm Kardaşımdan ileri'' Çok değil, bundan 40 yıl öncesine kadar taşra hayatının hemen her alanında atların kullanıldığı bir coğrafya Türkiye. Bundandır ki at ile insan arasındaki bağ hala diri ve taze. Edebi eserlerde çokça yer ''sadık at'' imgesi, bugün ''atına sadık kalan insan'' imgesine evriliyor Eynif Ovası'nda...
1 Comment
Merhaba At Sevdalıları!
Önceki yazılarımda sizlere atlı safari ve hipoterapiden bahsetmiştim, bu son yazımda ise sizlere pandemi sırasında atların bizlere sağladığı yaralarını anlatmaya karar verdim. Atların fiziksel ve psikolojik faydalarını birebir olarak gözlemleme şansı yakaladığım Ceylo At Çiftliğinde çıktığım atlı safari rotamdan ve atlı sporların pandemi döneminde kişilerin sağlığına nasıl dokunduğundan bahsedeceğim. Atlı safari benim için fiziksel bir yolculuğun ötesinde meditatif bir içsel yolcuğu da temsil ediyor. Pandemi döneminde beden ve ruh sağlımı korumamda bana en büyük yardımı binicilik sundu. Eyer üstündeyken maillerimi, telefonumu, her şeyi unutup sadece yola bakmak, zemine vuran nal seslerini dinlemek ve bu inanılmaz hayvanlarla aramda oluşan dostluk bağının gün be gün güçlendiğini görmek psikolojik gelişimim açısından bana hiçbir terapinin sunamayacağı faydalar sağladı. Peki, binicilik sporunun kişilere sağladığı yararlar bu kadarla mı kalıyor? Hayır, tam tersine çok daha fazlası var! Atlı sporların fiziksel ve psikolojik katkılarını araştırmak için Jasmine Sunar ile online röportaj gerçekleştirdim. Jasmine Sunar hem Türkiye’de hem de Almanya’da 20 yıldır öğretmenlik yapıyor; iki kızı da anneleriyle birlikte atlara gönüllerini vererek jokey olmuş gençler. Jasmine Sunar göre binicilik kalp damar ve kas gelişimine destek sağlarken aynı zamanda da kişinin günlük rutinlerini daha sağlıklı bir hale getiriyor. Kızları Lara ve Ceylin’i engel atlama yarışmalarına hazırlayan ve onlara profösyonel binicilik kariyeri aşamasında mentor olan Jasmine S. kızlarının da eğitimlerini kendisi veriyor, ve binicik sporunun kişinin öz disiplin ve empati becelerini arttırdığını öne sürüyor: At gibi büyük bir hayvanla kurulacak iletişim oldukça hassas bir temele dayalıdır. İnsan ve at arasında oluşan bağ; disiplin, sabır ve empati ister. Binici pes etme kavramına tamamen cahil olmalıdır, bunun anlamını bilmemeli, biliyorsa da unutmalıdır. At biniciyi sırtından atabilir, belki de aylarca gösterdiği performansı yarışma günü gösteremeyebilir... Bu durumda önce muhattap olduğunun hayvanın bir can olduğunu, ve onunla iyi geçinmen gerektiğini bilmelisin. Düşünce hemen kalkıp geri binmelisin... Bunlar bolca sabır ve istikrar gerektirir. Binicilik çok özel bir spor çünkü burada muhattapımız konuşmadan iletişim kurmamız gereken bir canlı. Bu iki kişilik bir şov, iki kişilik bir takım çalışması... Bu takım çalışmasının da sorunsuz ilerlemesi ancak sıkı bir özdisiplin ve empati yeteneği ile mümkün olabilir.
2020-2021 yılları arasında fiziksel ve psikolojik sağlığa olan ihtiyaç belki de hiç olmadığı kadar arttı. Peki pandemide atlarla dostluğumuz bizi nereye getirebilir?Jasmine Sunar'a göre pandemi döneminde yalnız hisseden gençler ve yetişkinler, çiftlikte atlarla vakit geçirerek daha güler yüzlü ve pozitif bir ruh haline bürünüyor. At üzerinde durmanın mutluluk hormonu salınımını arttığı yönündeki araştırmaları referans gösteren Sunar, aynı zamanda kendinden büyük bir canlıyı kontrol etmenin de kişinin özgüveninin artmasında önemli bir rol oynadığını belirtiyor.
Pandemide çok fazla kişi sıkıldığı, yalnız kaldığı için buraya gelip at binmeyi öğrendi. Gözlemliyorum, ilk hafta mutsuz depresif gördüğüm gençler gözlerinin içi gülüyor atlarla vakit geçirdikten sonra... Atların böyle bir sihrinin olduğu doğru.
Antalya’nın Manavgat ilçesinde bulunan Ceylo At Çiftliği yılın 4 ayı ziyaretçisi olduğum, sıcacık bir aile işletmesi. Safari rotam bu çiftlikte başlayıp, portakal ve limon ağacı tarlalarının arasından ilerleyerek deniz kıyısında son buluyor. Yaklaşık 2 saat süren rota, deneyimli deneyimsiz tüm ziyaretçilere uygun. İşletme eğitmeni Jasmine Sunar, Alman asıllı bir Türk vatandaşı, Almanca ve Türkçenin yanında akıcı olarak İngilizce konuşması yabancı turistlere iletişim kolaylığı sağladığı için çiftlik turistlerin uğrak noktalarından biri haline gelmiş durumda.
Yaz boyunca katıldığım safari turlarının neredeyse hepsinde bana turistler eşlik etti, onlarla aynı patikalarda ata binmek bizi birden yol arkadaşı yaptı, kimi zaman aynı dili dahi konuşmadığım bu insanlarla sırf bindiğimiz atlar birbiriyle oynadığı için, yalnızca tek bir tebessümle dostluk bağı kurduğumuz anlar oldu. Yaz boyunca çiftliğe misafir olarak gelen Türk, Alman, Rus ve Arap turistlerin iletişim adreslerini Jasmine Sunar'dan rica ederek birkaçı ile online görüşmeler yaptım, ve bu görüşmelerde onlarla pandemide binicilik sporuna karşı artan ilginin sebebini irdeledim.
Bu noktada atlı sporların kişiye olan faydalarını anlatmanın en güzel yolu siz değerli okuyucularıma bu çiftlikte geçen bir günümü anlatmaktan geçiyor. Bu şekilde sizler de atlarla insanlar arasındaki büyüleyici iletişime şahit olabilir, ve safari rotamızda bizlere eşlik edebilirsiniz...
Sizlere Ceylo At Çiftliğindeki safari rotasını daha detaylı anlamak amacıyla interaktif bir harita hazırladım :)
Haritadaki başlangıç ve bitiş noktalarına tıklayarak ilgili metinlere ve görsellere ulaşmanızın yanında, safari rotasını topoğrafik olarak daha detaylı bir şekilde incelemeniz de mümkün.
Ceylo At Çiftliğine gelen ziyaretçiler yaş, ülke ve binicilik seviyesi açısından oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış durumda. Atlı safariye başlamak isteyen okuyucularıma atlı safariyi tercih eden genel profili göstermek amacıyla Ceylo Atlı Safari'nin Instagram hesabından online bir anket düzenledim. Anket sonuçları bana beklediğimden oldukça farklı bir profil oluşturdu, işte o anketin sonuçları:
Loading...
Binicilik sporunun tercih edilmesinin en büyük sebeplerinden biri bireylerin fiziksel ve zihinsel gelişimlerine sağladığı katkılar. Ben de pandemi döneminin stresli ve kaygılı geçen günlerini atlarla bağ kurarak atlattım; onlarla koştum, oynadım, kimi zaman düştüm ama ders çıkardım.. Birkaç websitesinde okuduğum haberler, son zamanlarda binicilik sporuna artan ilginin sebebininin pandemi olduğunu belirtiyor. Bu konuyu daha detaylı irdelemek için 2020-2021 yılları arasında Ceylo At Çiftliğine gelen kişilere Ceylo At Çiftliği Instagram hesabından bir anket hazırladıktan sonra, konu hakkında bana detaylı bilgi vermek isteyen ziyaretçilerle pandemi döneminde biniciliğin tercih edilme sebeplerini konuşarak bunları sizler için 4 maddede listeledim.
Atlı safariyi belki de birçok insan pandemide tanıdı, ancak size söylediğim gibi aslında atlı sporlar her zaman için kişinin fiziksel ve psikolojik gelişimi açısından oldukça yararlı. Modern Kovboy olarak sizlerle deneyimlerimi paylaşmak, sizler için araştırmak ve daha fazlasını öğrenmek benim için çok keyifliydi ! Bu dönemin sonuna gelmiş olsak da bu asla bir veda
değil :) Atınızı dört nala koştururken, süratla dans eden rüzgar yavaş yavaş kayar gider başınızdan, usulca okşar saçlarınızı... Uzağı daha iyi görebilmek için gözlerinizi kısarsınız, çünkü o an tek hedefiniz önünüzdeki yolu aşmaktır... Düşünceleriniz atın nallarının altında paramparça olur, çünkü sadece anı düşünürsünüz… İşte bu anlarda anlarsınız ki dört nala koşan aslında sizsinizdir. Geride kalan gri şehirlere, yoğun çalışma saatlerine, pandemiye, sağlık sorunlarına, ve daha olumsuz ne varsa sizi onlardan uzaklaştıran bir koşudur bu aslında. Koşarsınız; hem kalbinizle, hem fikrinizle… Bir diğer koşuya kadar kendinize ve atınıza iyi bakın, Sevgilerimle :) -Modern Kovboy
Binicilik, bir sporun ötesinde fiziksel ve psikolojik bir terapi yöntemi olarak da kullanılıyor. Hipoterapi olarak adlandırılan bu destekleyici tedavi yöntemi, atın hareketlerinden yararlanarak insanlar üzerinde uygulanıyor. Yunanca'da at anlamına gelen ‘hippos’ kelimesinden türetilen ve ‘at ile terapi’ anlamına gelen yöntemin tarihi aslında M.Ö 400’lü yıllara kadar uzanıyor. Hipokrat’ın ‘'Ata binen hastalar çabuk iyileşir.’' sözleriyle desteklenen hipoterapi, özellikle engelli bireylere ve onların ailelerine umut vadediyor.
Sizlerle paylaştığım önceki yazılarımda biniciliği ‘spor’ ve ‘hafta sonu etkinliği’ başlıkları altında tanıtsam da, bu yazımda sizlere biniciliğin en özel kapısını açmak istiyorum; yani hipoterapiyi. Günümüzde sağlık personelleri ve attan sorumlu uzman personellerin birlikte uyguladığı hipoterapi, fizyoterapiden psikoloji bilimine kadar disiplinlerarası uygulanan bir çalışma olarak karşımıza çıkıyor. Genellikle fizyoterapistler tavsiyesi veya eşliğinde uygulanan hipoterapi özel ihtiyaç duyan bireylerin algı ve fiziksel fonksiyonlarında gelişim elde edilmesi bakımından önem arz ediyor. Hipoterapinin faydaları doktorlar ve özel eğitim öğretmenleri tarafından saymakla bitirilemiyor; ancak bu tedaviden yararlanabilen kişi sayısı oldukça az. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise yüksek fiyatlar; ne yazık ki atlı sporlar gibi atlı terapi yöntemleri de cep dostu değil Ancak bu durum artık Sakarya için geçerli değil! Bundan tam 2 yıl önce 2019 yılında Sakarya’nın Serdivan İlçesinde 100 dönümlük bir araziye 20 milyon TL yatırım yaparak Sakarya Atlı Spor Köyü‘nü kuran iş insanı Mehmet Fatih Önsoy Türkiye’de özel çocukların engelleri aşması için çok önemli bir hizmet veriyor. İşte bu çiftliğin kurulma hikayesi ve özel çocuklara sunduğu imkanlar:
Önsoy’a bu çiftliği kurmak için gelen ilham perisi, hipoterapi ile yürüme engelini aşan bir çocuğun ta kendisi aslında…
Kendi çocuklarını binicilik dersine götürdüğü bir günde hipoterapi alan bu çocukla tesadüfen tanışma şansını yakalayan Önsoy, çocuğun gösterdiği fiziki gelişimden çok etkileniyor; ancak konu hakkında biraz araştırma yaptıktan sonra hipoterapinin cep dostu olmayan bir terapi yöntemi olduğunu keşfediyor. Bunun üzerine kuracağı çiftliği parası olan olmayan tüm engelli çocuklara hediye etme vizyonuyla başlıyor bu işe: Hipoterapinin pahalı bir terapi yöntemi olduğunu duydum. Parası olmayanlar nasıl yapacaktı? Bu aileleri düşünerek projemizi hayata geçireceğimiz yeri bulduk ve Sakarya’da bu tesisi kurduk. Bugün down sendromlu ve otizmli çocuklarımızın yanında yetim çocuklarımız ve şehitlerimizin çocukları da tesisimizde ücretsiz olarak binicilik eğitimi veya hipoterapi alabiliyor.
Belki de hepimizin sağlığı yüzümüzdeki kocaman bir gülümseme ile başlıyor... Önsoy’un bu hizmetten kazancı da bu çocukların iyileşmesine katkıda bulunmanın yanında, onların sevincinden dolayı yaşadığı tatmin hissi...
Atlı etkinliklerin çocukları çok mutlu ettiğini söyleyen Önsoy, engelli çocukların velilerinden aldığı yorumları aktarıyor bize: Aileler için bu deneyim çok değerli. Velilerden çocukların evlerinde atlarla ilgili resimler yaptığını ve yüzlerindeki gülümsemenin günlerce sürdüğünü duyuyoruz.
Kurulduğu günden bugüne kadar özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara kapısını açan tesis, toplam 50 çocuğa atlarla iyileşme fırsatı sundu. Bu sayının arkasındaki isim tesisin hipoterapi eğitmeni ve binicilik antrenörü Mahmut Akatılgan'ın ta kendisi... Sadece iyilik yapmanın değil, onlarca kalbe ulaşmanının mutluluğunu da yaşayan Akatılgan’a göre çocuklarının gelişimini görünce mutluluk gözyaşları döken aileler ve eve huzurla dönen çocuklar onun en büyük motivasyonu.
Binicilik antrenörü Mahmut Akatılgan tarafından tarafından verilen hipoterapi seansları, tesise gelen 6 yaşını geçmiş tüm çocuklara verilebiliyor. Sakarya Atlı Spor Köyü’nden önce Ankara Atlı Spor Eğitim Komutanlığında GATA’nın planlamaları doğrultusunda hipoterapi veren Akatılgan bugün Sakarya’daki öğrencilerine amatör ruhla profesyonel hizmet vermeye çalışıyor.
Hipoterapi eğitimlerine atla tanışma seanslarıyla başladıklarını belirten Akatılgan ilk seansta çocuklara atları sevmeyi öğretiyor. Terapiye gelen bireylerin atlara alışıp onlara karşı merak ve ilgi duymaları için bu aşamada atları sevme, boyunlarını ve yelelerini okşama, kısaca at ve çocuk arasında oluşacak ilk temasın gerçekleşmesi hedefleniyor. Atı tımarlama ve besleme gibi etkinlikler eşliğinde atlar çocuklara eğlenceli ve uygulamalı yöntemlerle tanıtılıyor. Bu adım tamamlandıktan sonra belki de her çocuğun favorisi olan terapötik binicilik olarak adlandırılan biniş seansları başlıyor. Kişiler bu seanslardan 20 ila 40 dakika arasında at sırtında terapi görüyor. Elbette at dediğimiz zaman önceliğimiz güvenlik. Çocukları at sırtına bindirmeden önce eğitmenlerin at sırtına çıkarak, çocukta oluşabilecek korkunun önüne geçildiğini söyleyen Mahmut Akatılgan aldıkları güvenlik önlemlerinin altını çiziyor: At sırtındaki çocuklarımıza üç kişi eşlik ederek tedbiri elden bırakmıyoruz. İki eğitmen ve bir yedekçinin eşlik ettiği seanslarda her öğrenciye kask ve koruyucu yelek giydiriyoruz, bu şekilde ailelerin de gözü arkalarında kalmamış oluyor.
Sakarya Atlı Spor Köyü’nde toplamda 15 at bulunduğunu ve bunlardan beşinin hipoterapi için eğitilen özel atlardan oluştuğunu belirten Akatılgan, hipoterapide kullanılan atların da gelen çocuklar gibi devamlı eğitime tabii tutulduğundan bahsediyor:
Yarıştan çıkma bir at ya da yarış atı geçmişi olan bir atı bu eğitimlerde kullanmıyoruz, kullanılmasını da tavsiye etmiyoruz. Aslında hipoterapi eğitimi için kullanan atların bebeklikten yetiştirilmesi en ideali, ancak biz bu tesiste elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz… Böyle olunca diğer atlara nazaran daha yumuşak mizaçlı, poni tarzı, ürkek olmayan atlar seçiyoruz. Karamel ve Rüzgar adlı atlar öğrencilerimizin favorilerinden...
Atların doğasında ürkeklik ve dört nala kaçma olduğu için ani hareketlere ve sese karşı sakin kalabilen atlar üzerinde eğitim verdiklerini söyleyen Mahmut Akatılgan bu atları gürültülü ve hareketli ortamlarda devamlı olarak eğittiğinin ve hipoterapinin aslında hem atlar hem de ziyaretçiler için devamlı bir eğitim süreci olduğunun altını çiziyor. Gürültülü ortamlarda eğitime tabii tutulan atlar bu şekilde ani ses ve hareketlere karşı sakin kalabilme beceresi kazanarak çocuklara güvenli bir biniş vadediyor.
Atlar biyolojik olarak kas hareketlerinden oluşan sinirsel sinyalleri bir dakikada insanların 100 kas grubuna yollayarak binicinin sinir ve kas sistemini uyarıyor. Bu şekilde biniciler hem tüm kas gruplarını çalıştırmış hem de ince motor becerilerini geliştirmiş oluyor. At sırtındaki çocukların sinir ve kas sisteminin daha etkili bir şekilde uyarılması için hipoterapiye başlayan çocukları ata eyersiz bindirdiğini belirten Akatılgan, koşum takımları olmadan bireyin atı hissetmesine izin vermenin öneminden bahsediyor: Koşum takımı kullanılmadığında at ve çocuk arasında herhangi bir engel bulunmuyor, bu şekilde çocuk atın ritmik yürüyüş hareketlerinden tutun, onun vücut ısısına kadar her şeyi en yüksek düzeyde hissedebiliyor.
Son olarak atların postür düzeltme ve özgüven geliştirme çalışmalarınında da sıklıkla kullanıldığından bahseden Mahmut Akatılgan, 400-500 kiloluk bir hayvanı kontrol edebilme yetisinin çocuklara özgüven kaynağı olduğundan ve de atın yürüyüşündeki salınım hareketlerinden oluşan ritmik yürüyüşün çocuklarda postür düzeltmesine yardımcı olduğundan bahsediyor.
Biniş sırasında atın salınım hareketleri postür düzeltme çalışmalarımızda çok etkili. Son olarak özgüvenden bahsetmeden olmaz, atlar başlı başına bir özgüven kaynağı çocuklarımıza… İletişim ve konuşma becerilerinde güçlük çeken çocukların atlı eğitimden sonra aileleri seslendiğinde o tarafa dönüp ‘Efendim babacığım!’ diye cevap verdiği anlardan, yürüme ve postür bozukluğu yaşayıp fiziki anlamda ilerleme kaydeden çocuklara kadar hipoterapinin meyvelerine şahit olan binicilik antrenörü Mahmut Akatılgan bu mesleği yaparken bir kez daha insanoğlu ve hayvanların büyüleyici etkileşimine şahit olduğunu şu sözlerle anlatıyor: Ata binmek aslında bir nevi yaşamla mücadele etmek demek. Bu çok farklı bir duygu...Her gün at sırtında yaşamla mücadele etmeye gelen veliler ve çocuklar görüyoruz, onların başarısı bizim mutluluğumuz. Ata bindikten sonra yüzündeki gülümsemesi günlerce süren çocuklar biri de Nihal. Nihal Ekin bu tesiste hipoterapi ve binicilik eğitimi alan çocuklardan yalnızca biri. Annesi Şengül Ekin'in belirttiğinize göre hem fiziksel hem de psikolojik açıdan çok kısa bir zaman içinde olumlu etkilerini göstermeye başlayan hipoterapi ve binicilik , Nihal'in en büyük tutkusu olma yolunda ilerliyor. Kendisi de özel eğitim öğretmenliği yapan Şengül Ekin’e Instagram üzerinden ulaşarak ondan hem anne hem uzman gözü ile hipoterapiyi dinlemek istedim. Kendisi ve kızı Nihal’in hipoterapiyle ilgili görüşlerini ve deneyimlerini şöyle aktardı:
Yüzyıllardır insanların en sadık dostu olarak adlandırılan atlar özel ihtiyaç sahiplerine hem dost hem de şifa kaynağı oluyor. Nihal Ekin ve en büyük destekçisi olan annesi Şengül Ekin, atların dostluğuyla iyileşme şansı yakalayan ailelerden yalnızca biri…
Hayat bir koşu, yollar kimi zaman engebeli, kimi zaman dikenli… Bu tesise gelen çocuklar yalnızca ata binmek için değil, at sırtında mücadele etmek için, pes etmemek, koşullar ne olursa olsun gülümseyerek bu koşuyu tamamlamaya sürüyorlar atlarını. Bu çocuklar, her gün dört nala aşıyor engelleri, yüzlerinde gülümseme, arkalarında en büyük destekçileri aileleri ve öğretmenleri ile... Anlaşılan o ki atların dokunduğu her hayat değişiyor, evriliyor ve nihayetinde gelişiyor...Şair Pam Brown'un dediği gibi: ''Bir at, insanların kendileriyle ilgili hayallerinin bir yansımasıdır- güçlü, kuvvetli, güzel- ve at bize sıradan varlığımızdan kaçış fırsatını verebilecek güce sahiptir.'' Sakarya Atlı Spor Köyü verdiği hizmetler ve kuruluş hikayesiyle benim kalbimde yer edinmeyi başardı. Atların hayatlara dokunmasına vesile olan Mehmet Önsoy ve Mahmut Aktılgan'ı duyarlılığı için tebrik ediyorum. Aynı şekilde Şengül ve Nihal Ekin'e bana ilham oldukları için, bilgilerini ve deneyimlerini benimle paylaştıkları için teşekkürü borç biliyorum. (Nihal'cim eğer bunu okuyorsan neşeni ve atını hayatından hiç eksik etme! Merhaba at sevdalıları! Bugün atlı safariye çıkmak için İncek Atlı Bahçe tesisine gittim! Safariye çıkmadan önce dikkat etmemiz gereken en önemli nokta atımızın temizliği ve konforu. Bu yüzden size bu yazımda atın binişe nasıl hazırlanacağını anlatacağım. İncek Atlı Bahçe binicilere şehrin orta yerinde safari imkanı sağlıyor, bu sebepten ötürü yoğun iş ve okul temposu olan Ankaralı binicilerin en uğrak yerlerinden biri haline gelmiş durumda! Tesisteki eğitmenler oldukça sıcakkanlı ve hoşgörülüydü, blog yazım için ziyarete geldiğimi söylediğimde kendi atımı seçip hazırlamama dahi izin verdiler. Ahıra girdiğim zaman yavaş yavaş tüm atlara baktım, en sonunda binişim için Elf adında bembeyaz bir Arap atı seçtim. At hazırlamanın ilk adımı atınızın temizliğidir, bu işlem genellikle kaşağı denen bir fırça yardımıyla yapılır, ardından atın yelesi ve kuyruğu taranır, daha sonra da tırnak bakımına başlanır. Tesiste bana izin verilen ölçüde Elf’i temizledikten sonra koşum takımlarını takmaya başladım. Koşum takımlarının mümkün olduğu ölçüde atın ve binicinin en konforlu olacağı şekilde takılması gerekiyor. Örneğin eyer kemerini fazla sıkarsanız bu atın karın bölgesini rahatsız edecektir. Eyer konusunda dikkat edilmesi gereken ince noktalardan biri ise atların eyer takıldıktan sonra karınlarından hava vermesidir:) Atınızı hazırlarken eyer kemerini sıktığınızda atınız anatomik olarak karnındaki havayı dışarı verir ve kemer birden bollaşır. Kemer bollaşırsa biniş esnasında eyeriniz kayabilir ve bu durum sert bir düşüşle sonlanabilir. Bu sebepten ötürü atınızın eyerini taktıktan 10-15 dakika sonra karnını kontrol edip karnından hava verdiyse eyer kemerini sıkılaştırmanızda fayda var. Bunun gibi pek çok püf noktayı sizlere anlatmak için ziyaret ettiğim İncek Atlı Bahçe tesisi, hem acemi hem de profesyonel biniciler için şehrin göbeğinde güzel bir atlı safari deneyimi sunuyor. At üzerinde gerçek bir kovboy gibi ilerlerken, ufukta görünen gökdelenler ismimin hakkını verip beni ‘’modern bir kovboy’’ gibi hissettirmeyi başardı. Eğer siz de atınızı hazırlayıp safariye çıkmak isterseniz buradan randevu alıp arkadaş grubunuzla güzel bir hafta sonu kaçamağı yapabilirsiniz. Ancak sizi uyarmak istediğim önemli bir konu var, ata binerken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta can güvenliğiniz. Biniş esnasında kask takmak bir seçim değil bir zorunluluktur. Daha önce defalarca kez attan düşüp ciddi anlamda zarar görmememin tek sebebi kaskımı her binişimde takmış olmamdı. Ne yazık ki İncek Atlı Bahçe tesisi safari esnasında bana ve diğer ziyaretçilere kask vermedi. Bu sebepten ötürü tesisi ziyaret etmeden önce kask temin etmeniz beden güvenliğiniz açısından önem arz ediyor. Aşağıya ziyaretlerinizden önce sipariş verebileceğiniz kask linki bırakıyorum, bunları Decathlon mağazalarından veya Website'sinden temin edebilirsiniz:) Merhaba modern kovboylar! Atlı sporlar genellikle binicilik kulüplerindeki kapalı manejlerde sürdürülmekte. Kapalı manejler sınırlı ve dar bir alandan oluştuğu için biniciliğe yeni başlayanlar ve binicilik tekniğini geliştirmek isteyenler için ideal bir öğrenme alanıdır. Ancak ben bu blogdaki binici dostlarımı ve ilk kez binicilik yapacakları konfor alanlarından dışarı çıkarmak istiyorum... Atlı safari arazide yapılan bir doğa sporu sayılabilir, artan popülerliğinden ötürü Türkiye’de atlı safari hizmeti veren tesislerin sayısı her geçen gün artıyor. Hem kapalı manej hem atlı safari biniciliği yapmış biri olarak atlı safari şimdiye kadar deneyimlediğim en güzel şey oldu. İster Ankara’nın bozkırında ister Akdeniz sahillerinde olun, atınızla doğada çıktığınız bu yolculuk sizleri şehir hayatının telaşesinden çıkarıp bambaşka diyarlara sürükleyecek. Eğer siz de atlı safari yapmayı denemek istiyorsanız, bu mekanlar tam size göre! Son dönemlerde pandeminin de etkisiyle insanlar kapalı spor salonlarından uzaklaşıp doğa sporlarına yönelmeye başladı, popülerliği artan etkinliklerden biri ise atlı safari. Atlı safariye çıkmak ve doğaya bir de at sırtından bakmak isteyenler için bu yazımda gidebilecekleri 4 farklı atlı safari tesisi önerisi yapacağım! Atlı safari normal binicilikten çok farklı olmamakla birlikte atları kapalı manejlerden çıkarıp doğayla buluşturuyor. Bu serüvende şehrin trafik gürültülü korna seslerini, egzoz dumanlarını unutun, burada duyacağınız tek ses atınızın nal sesi, koklayacağınız tek şey toprağın kokusu olacak. 1) Gri şehir Ankara'dan bunalanlara yeşil bir mola: Safari At Çiftliği Safari at çiftliği Ankara'ya 25 km mesafede bulunuyor. Şehir hayatı kimi zaman bunaltıcı olabiliyor, malum pandemi sebepli insanlar kapalı alanlardan çok açık alanlarda yapılabilecek etkinler arıyor. Siz de böyle düşünenlerden biriyseniz burası tam size göre! Safari at çiftliğinde atlı safari için seçebileceğiniz 3 farklı parkur bulunuyor. Tarihi Peçenek Parkuru: Bu parkur için daha önce ata binmeyi biliyor olmanız gerekiyor. At sırtında yapılacak yolculuk yaklaşık olarak 3 saat sürüyor. Parkurda sizlere su pınarları, üzüm bağları ve meyve bahçeleri eşlik edecek, ve belirli yerlerde küçük molalar verilecektir.Molalarda köylülerle sohbet imkanı ve bol bol fotoğraf çekilmek için vaktiniz olacak! Gelin Kayaları Parkuru: Bu parkur yaklaşık olarak 2 saat sürmektedir, yine bu parkuru tamamlayabilmek için daha önce binicilik deneyiminizin olması isteniyor. Yolların yarısı patika diğer bir yarısı ise düz arazide geçiyor. Safari sırasında ilgici çekici görüntüsüyle dikkatleri üzerinde toplayan gelin kayalarına bir de at sırtından bakma fırsatını bulacaksınız. Bir bardak sıcak çay molasından sonra dönüş yolunu tutarak evlere dönüş için hazırlanmanız gerekiyor. Pınar Parkuru: Bu parkur daha önce ata binmemiş ve ilk kez ata binmeyi deneyimlemek isteyecek kişilere mükemmel bir gezi vadediyor. Parkur daha çok tecrübesiz ve acemi binicilere hitap ettiği için gidiş dönüş yaklaşık olarak 1 saat sürüyor. Parkur boyunca size iğde ağaçları ve dar patika yolları eşlik edecek. Molalar sırasında bol bol fotoğraf çekmek için vakit veriliyor olması da bir artı. BONUS: Parkurlar bitince eve dönüş yolunda köy tavuğu, keçi sütü, köy yumurtası ve mevsimlik sebze meyve alımı yapabilir ve organik hayatı mutfaklarınıza taşıyabilirsiniz. Adres: Güzelhisar Köyü Akyurt / ANKARA Telefon Numarası: 0533 633 78 97 2) Deneyimli Binicilerle Atlı Safari Kampı Yapmak İsteyenlere: Ride4Far Bu yolculuk tam olarak uzaklarda bir kaçış arayan binicilere göre! Ride4Far aslında bir binicilik projesi, bu sebepten ötürü tek bir lokasyonda gerçekleşmiyor. Kapadokya ve Likya olmak üzere 2 farklı rotadan oluşuyor. Kapadokya: 2 gecelik konaklamadan oluşan atlı safari deneyimi için istenen ilk koşullardan biri ileri seviye binicilik eğitiminizin olması. Akhal Teke Binicilik Merkezi'nde başlayacak olan yolculukta Kapadokya'yı at sırtında keşfedeceksiniz, konaklamalar genellikle otel veya çadırlarda oluyor. Ücrete kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği dahil. Fotoğraf çekilmek isteyenler aynı zamanda fotoğrafçı hizmetinden yararlanabilir. Likya: Ride4Far bu parkurunda sizi doğanın ve tarihin buluştuğu noktaya; Likya yolunda at koşturmaya davet ediyor. 2 gün konaklamalı olan parkura katılım için orta veya ileri sevici binicilik eğitiminizin olması isteniyor. Northstar Binicilik Kulübünden başlayan yolculukta Fethiye'nin güzelliklerini at sırtında keşfetmeye hazır mısınız? Konaklamalar çadır veya otelde planlanıyor ve yine üç öğün yemek ücretlere dahil. Bonus: Ride4Far ile fotoğraf molalarında dilerseniz drone ile kuş bakışı videolarınızı çektirebilir ve atınızla olan bu anıyı ölümsüzleştirebilirsiniz. Adres: Ride4Far bir binicilik projesi olduğu için ne yazık ki adres vermek mümkün değil. 3) Akdeniz Sahillerinde Atlı Safari Yapmak İsteyenlere: Ceylo Ranch Ceylo Ranch Antalya'da bulunan sıcacık bir işletme! Bu kadar sıcak ve cana yakın olmalarının altında yatan sebebin bir aile işletmesi olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Baba, anne ve iki jokey kızlarından oluşan işletme turistler ve yerli halk için unutulmaz bir deneyim sunuyor. Köy yollarında başlayan parkur, portakal ağaçlarının arasından ve dar patikalardan devam ediyor. Yaklaşık olarak bir saatin sonunda sizi sonsuzluğa uzanan deniz karşılıyor, bu aşamada atınızı kumsalda dört nala koşturup temiz deniz havası içinize çekmekte özgürsünüz! İşletme tecrübeli binicilerin yanı sıra aynı zamanda daha önce binicilik deneyimi olmayanlara da güvenli bir biniş serüveni sağlıyor. Her müşteriye kask vermeleri ve ''önce güvenlik'' sloganını benimsemeleri ile başka bir artı. Bonus: Eğer şehir dışından geliyorsanız tesis sizi özel arabaları ile otelinizden alıp geri bırakıyor. Böylece ziyaretçiler ulaşım sorunu yaşamıyor. 4)Şehirden uzaklaşmadan ata binmek isteyenlere: İncek Atlı Bahçe İncek Atlı Bahçe şehirden çok fazla uzaklaşmak istemeyenlere yaz kış demeden atlı safari deneyimi sunuyor. Burada ziyaretçilere 2 farklı parkur seçeneği sunuluyor. Kısa parkur arazi gezileri binicilik tecrübesi olmayan kişilere özel yapılıyor, eğer tecrübeniz varsa uzun parkur sizin için daha tatminkâr bir gezi olacaktır. Aynı zamanda tesis içinde binicilik dersleri de veriliyor, yani kısa parkurdan sonra at binmeyi öğrenmek isterseniz yine aynı tesiste özel dersler alma imkanınız var.
Bonus: Tesiste aynı zamanda mangal ve serpme kahvaltı seçenekleri bulunuyor. Safari sonra karnınızı doyurmak isterseniz kaçırmayın derim! Selamlar! Ben Zeynep namıdiğer modern kovboy :) Aslen Antalyalı olmama rağmen son beş yıldır gri şehir Ankara'nın renklerini keşfetmekteyim. Bilkent Üniversitesi psikoloji bölümü öğrencisiyim. Ankara’da çok fırsat bulamasam da Antalya’ya gittiğimde atım Fındık ile eski köy yolları ve tarihi eserleri takip eden tartlaları geçip denize açılan patikalar keşfetmek benim vazgeçilmez tutkum diyebilirim. Bölümüm gereği insan ruhuna huzur veren ne varsa deneyimleyip o çok bahsi geçen 'huzur'a ermeye çalışıyorum. Çıktığım bu 'huzur' yolculuğunda farkettim ki bana en iyi gelen şey atlar oldu. Evet, şaka yapmıyorum! Bir psikoloji öğrencisi olarak iddia ediyorum ki atlarla kurduğunuz dostluk ve onlarla çıktığınız yolculuklar ruhunuzu besleyecek. Bu blogdaki amacım sizleri de atlarla tanıştırmak ve modern kültürün bizden uzaklaştığı doğaya bir de at sırtından bakmanızı sağlamak! Bu doğrultuda ben ve atım Fındık, sizi atlı safarilere çıkaracak ve bazen ciğerlerinize mis gibi temiz havayı çekeceğiniz; bazense adrenalinden soluk soluğa kalacağınız yollardan geçireceğiz. Biniş sevdalılarına Türkiye'de atlı safari yapabilecek yerleri tanıtıp, yeni heveslenen arkadaşlarımıza ise en baştan at binişe nasıl hazırlanır göstereceğiz. Eğer siz de bu maceranın bir parçası olmak isterseniz takipte kalın! |
|